Yayın tarihi 24/10/2007 Son güncelleme 24/10/2007 13:46 TSİ
17 yaşında kurşuna dizilen genç komünist Guy Moquet bugün bir kez daha Fransızları böldü.
( Photo : AFP )
22 Ekim 1941 günü Naziler tarafından, ibret olsun diye 26 yoldaşıyla birlikte kurşuna dizilen, 17 yaşındaki genç komünist direnişçi Guy Moquet infazcılarının önüne çıkmazdan bir saat önce ailesine yazdığı mektup Fransa’da olay oldu. Konuya ilk kez partisi UMP’nin 14 Ocak 2007’de düzenlenen kongresinde değinen Nicolas Sarkozy Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı görevini devralırken yaptığı konuşmada Moquet’nin mektubunu, sözlerini yüceltmişti. Onun ‘Direniş Ruhu’nun günümüz gençliğine örnek olabilmesi amacıyla bundan böyle bu mektubun her yıl eğitim yılının açılışında okunacağını belirtmişti. Başkan dileğini geçtiğimiz Ağustos sonunda Milli Eğitim Bakanı Xavier Darcos’un imzasını taşıyan bir genelgeyle özel-resmi tüm eğitim kurumlarına iletti. Ancak eğitim dünyasında gelen ilk elkeştiriler üzerine uygulama ertelendi. Sonunda yeni bir emirle Moquet’nin ünlü ‘Veda Mektubu’nun kurşuna dizildiği günün 46. yıldönümü olan 22 Ekim 2007’de Fransa’nın bütün ortaokul ve liselerinde‘zorunlu’ olarak okunması kararlaştırıldı. Ancak Devlet Başkanı ve hükümet eğitim camiası ve kamuoyundan beklenmedik oranda sert bir tepki aldı: “İkinci Dünya Savaşı Direnişini de kendine alet edemezsin, Sarkozy !” Fransa yeni bir polemik konusu bulmuştu. ‘Moquet’nin mektubunun okutulmasını isteyenler ve istemeyenler...’ Hem de istemeyenlerin başında Komünistler vardı.
Guy Moquet 26 Nisan 1924’te Paris’te dünyaya gelmişti. Babası Prosper Moquet (1897-1986) sıkı bir demiryolu sendikaları militanıydı. Baba Moquet 1936’da Halk Cephesi öncesi Genel seçimlerde Paris’in 17. bölgesinden Fransız Komünist Partisi’nden (FKP) milletvekili seçilmişti. 1939 Ekim’inde Edouard Daladier hükümeti FKP’yi yasaklamış ve partinin önde gelen, ortalıkta bulduğu bütün kişiliklerini tutuklatmıştı. 5 yıl hapse mahkum edilen Prosper yoldaşlarının bir kısmıyla Cezayir’deki Maison-Carré zindanlarına sürüldü. Paris Carnot Lisesi’nde öğrenci olan Guy baskılar üzerine annesi ve küçük kardeşiyle Fransa’nın Manş kıyılarındaki küçük bir köye sığınmıştı.. Ancak babasının tutuklanmasının ardından 16 yaşında olmasına rağmen “Şimdi görev sırası bizde” deyip gizlilik koşullarında Paris’e dönüp, Komünist Gençlik örgütünde militanlığa başladı. Kızları etrafında fır döndürecek kadar yakışıklı ve parlak bir öğrenci, aynı zamanda başarılı bir sporcu olan Guy her anlamda liderlik vasıfları taşıyan bir çocuktu. “Hitler’i Halk Cephesi’ne tercih ederiz” diyenlerin Fransa’sında faşizme karşı verdiği mücadele çok uzun sürmedi. 1940 senesinin sisli 13 Ekim günü Paris’te Doğu Garı’nda bildiri dağıtırken yakalanan Guy önce yakın banliyödeki Fresnes Cezaevi’ne sevkedildi. 24 Ekim’de babasına yazdığı mektupta, “Cesaret, güven... Sakın üzülme babacığım...” diyordu. Paris mahkemelerinden hapisane müdürlüğüne gelen 23 Ocak 1941 tarihli karara göre yaşının küçüklüğünde ötürü Guy’nin annesine teslim edilmesi gerekiyordu.
17 yaşına muhtemelen yeni sevk edildiği Manş bölgesi Chateaubriant kenti hapisanesinde giren Guy sürekli şiir ve mektuplar yazıyor. Bu arada Fransa’yı işgal eden Naziler ve işbirlikçileri yeni bir yöntem geliştirmişlerdir. Hapisanelere doldurdukları komünist veya direnişçi zanlılarını rehin tutmakta, örneğin her Nazi subayına yapılan suikastten sonra bir kaç kişiyi ibret olsun diye kurşuna dizmektedirler. Genç bir komünist, Gilbert Brustlein’in 20 Ekim’de 1941’de, Fritz Holz isimli bir Alman üstteğmenin öldürmesi üzerine aralarında Guy’nin, 19 ve 21 yaşlarında iki genç komünisttin de bulunduğu 27 rehine iki gün sonra öğle civarı kentin Sablière Taşocağı’nda kurşuna diziliyorlar. İdam edilecekleri şahsen belirleyen satılmış Vichy işbirlikçisi ise Pierre Pucheu’dür.
Guy Moquet ölüme gitmezden bir saat önce yazdığı mektubuna şu sözlerle başlıyor:
“Bir tanecik canım anneciğim,
Çok sevgili en küçücük kardeşciğim,
Sevgili canım babacığım,
Birazdan öleceğim ! Sizlerden, özellikle de senden canım anneciğim, senden talebim metin olman... Elbette daha yaşamak isterdim. Yürekten dilerim ki ölümüm bir işe yarar...”
Ve şu sözlerle bitiriyordu:
“17,5 yaşlık bir hayat çok kısa. Sizlerden ayrılmak hariç hiç pişman değilim...
Siz tüm geride kalanlar, ölecek 27 kişiye değer bir saygınlıkta yaşayın...”
22 Ekim 2007 günü Chateaubriant kenti Guy Moquet Lisesi’ne, ünlü mektubun okunmasına katılmak üzere gelen Milli Eğitim Bakanı Xavier Darcos’un yolunu kesen göstericiler arasındaki yaşlı bir komünist militan şöyle haykırıyordu: “Sayın Bakan, okulları evleri basıp, kaçak oldukları ithamıyla insanlara, göçmen çocuklarına, onlarla dayanışma içinde olanlara karşı, direnişçileri tutuklayan Nazi ve işbirlikçilerine benzer yöntemler kullanan bir Fransa nasıl Guy Moquet’ye değer bir saygınlık bekleyebilir ? Hangi yüzle, hakla Moquet’ye sahip çıkıyorsunuz ? ”
Başta çok sayıda Eğitim Sendikaları sorumlusu ve sol muhalefet olmak üzere geniş bir kamuoyu, ‘Moquet’nin anısının böylesi iki yüzlü bir tavırla suistimal edilmesine’ isyan etti. Paris’in Nazi işgalinden kurtulduğu 1944’ten beri Komünistler, 1981 sonrasında ise genel olarak sol, her yıl 22 Ekim’de Moquet ve Chateaubriant’ta kurşuna dizilenleri anar, onların ve direniş hareketinin önemini, Faşizm ve Nazizm ne demek olduğunu hatırlatır. Protestocular özetle, “Elbetteki Guy Moquet ve arkadaşlarının onurlu davranışları anılmalı. Fakat o tarihsel dönem, işbirlikçilerin ne demek olduğu, komünistlerin ve direnişçilerin rolü ve benzeri tamamlayıcı bilgilerle birlikte günümüze yansıması anlatılmalı, tanıtılmalı. Yoksa Moquet isminin günümüz gençliği, kamuoyu için eski bir şarkıcıdan ne farkı kalacak?”
18. yaşını göremeden yaşama veda eden Guy Moquet, bir tek kez dahi dudaklarından öpemediği için yakındığı aşkı Odette Lecland-Niles’e son gün yazdığı şiirli mektubunu şu ütopik dörtlükle noktalıyordu: “Ülkemizin hainleri / Kapitalizmin ajanları / Kovacağız hepsini bir gün buralardan / Sosyalizmi kurabilmek için...”
.................................................................................