Rechercher

/ languages

Choisir langue
 

Fransa'da Türkiye Mevsimi

Fransa'da Bir Mevsim: Türkiye

Yayın tarihi 28/07/2009 Son güncelleme 28/07/2009 10:58 TSİ

Türkiye ve Türk Kültürü Fransa'da çoğu kişinin bildiğini sandığı ancak gerçekte ya hiç tanımadığı veya çok az bildiği bir ülke ve kültür. İşte 9 ay sürecek "Fransa'da Türkiye Mevsimi" bu eksikliğin giderilmesinde ileri bir adım olmak amacını taşıyor. İki halkı, iki toplumu yakınlaştırmayı arzu ediyor.

 

Fransa’da Bir Mevsim: Türkiye

Fransızcada güzel bir deyiş vardır: “Bir kırlangıçla bahar gelmez.” Çok kırlangıçla gelir mi? Bozduğumuz iklimlere rağmen gelme şansı biraz daha yüksektir kuşkusuz. Çünkü o kırlangıçlar (şimdilik) zamanında geleceklerdir. Peki 9 aylık bir “Fransa’da Türkiye Mevsimi” düzenlemekle Fransa’nın, Fransız egemen görüşü, Fransız kamusunun Türkiye ve Türklere ilişkin önyargısı değişir mi? Bu “Mevsim”in ardından Fransa’nın resmi tavrının değişmesini beklemek, “bir kırlangıcın ardından baharın gelmesini beklemek” kadar abesle iştigal etmektir. Herkes bunun farkında. Ama insanoğlunu tüm hayvanlardan ayrıcalıklı kılanın, “bekleneni sorup, arayıp yaratmak, onu hazırlamak, muradına erdirmek” olan AKLI olduğunu da sık sık hatırlatmak da yarar var. Bu hatırlatma aklın, bilimin yerine “İnşallah-Maşallah” pusulasına sarılan kulların işleri “Yürüttükleri” bir çağda her zamankinden daha elzemdir, diye düşünürüz.

1 Temmuz 2009’da başlayıp 31 Mart 2010’da bitecek “Fransa’da Türkiye Mevsimi” bu tür faaliyetlerin ne ilki ne sonuncusu. Ne en kötüsü, ne de en iyisi olmayacağını önceden bilmek için alim olmaya da gerek yok. Yeryüzündeki farklı kültürlerin Fransa’da daha iyi tanınabilmesi amacıyla başlatılan (kısmen de ticari) bu tipte “Yıl”, “Sezon” ve hatta “Bahar”, “Sömestir” gibi faaliyetlerin ilki 1985’de Hindistan etrafında yapılmıştı. Katı kurallar belirlenmese de 2003’te Cezayir ile düzenlenen programda (Ocak-Aralık 2003) olduğu gibi, sivil toplum ve resmi makamların yerinin daha iyi tanımlandığı bir tarz, bir “norm” ağırlık kazandı. Fransız Dışişleri Bakanlığı’na bağlı resmi “Culturesfrance” kurumunun denetiminde, muhatap ülkelerin yetkili makamlarıyla anlaşmalı, özel sektör destekli bu yaklaşım çerçevesinde “Yıl” veya “Sezon”lar hazırlandı. Sırasıyla “Fransa’da Çin Yılı” (Ekim 2003-Temmuz 2004), “Nova Polska/Yeni Polonya – Fransa’da Bir Polonya Sezonu” (Mayıs-Aralık 2004), “Brezilya, Brezilyalar – Fransa’da Brezilya Yılı” (Mart-Aralık 2005), “Francoffonies, Fransa’da Frankofon Festival” (Mart-Ekim 2006), “Corée au Coeur/Gönüldeki Kore: Diplomatik İlişkilerin 120 Yılı” (Mart-Aralık 2006), “Arménie, mon Amie/Dostum Ermenistan – Fransa’da Ermenistan Yılı” (Eylül 2006-Temmuz 2007), Fransa-Quebec, Dört Yüzyıllık Kardeşlik (Ocak-Aralık 2008) ve Fransa’nın AB Dönem Başkanlığı’na denk gelen  “Avrupalı Kültür Sezonu” (Temmuz-Aralık 2008) düzenlendi. Her seferinde Devlet veya Hükümet başkanları Fransız muhataplarıyla açışlara, törenlere katıldılar.

Türkiye Mevsimi”ne gelince işler yavaşladı, yavanlaştı, kesatlaştı, kasıtlaştı. 500 yıllık ayrıcalıklı diplomatik ilişkiymiş; Türkiye’de Fransızca üniversiteler, liseler, hâlâ 2 milyonun üstünde Frankofon varmış; Mustafa Kemal ve takipçilerinin ölçütleri “Fransız Devrimleri”, rotaları “Aydınlıklar”mış. Hepsi unutuldu... Ne  “Gönül”, ne “Dost”, ne “Kardeş”! Elinin ucuyla zoraki anlaşmalar, görüşmeler, sokulan çomaklar. Ne o, adam aşırı sağın oylarını sağlama alacakmış. Halbuki içten bir Türkiyesever, Türkiyeli bir AB’nin tarihsel gereğine inanan eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac halefi Nicolas Sarkozy’ye Fransızca deyimiyle bir “Zehirli” değil “Ballı Hediye” bırakmıştı. “Öteki”ni tanımak, anlamak için paha biçilmez bir fırsat, olanak. Ne o, adamın okuduğu okulda Kapadokyalı’ya “Avrupalı” denmezmiş. Peki karşısındaki Kasımpaşalı ondan aşağı “Avrupalı” mıydı acaba? Diplomasi yapmayı çim sahada çalım, müzakerede tartışmayı Zidanımsı kafa atmakla eş tutan adam birdenbire “Fransa’da Türkiye Mevsimi”ni iptal etmek tehditini savuruverdi. Aynı soydan “Erkek” hasmının ekmeğine yağ süreceği konusunda “Bir bilen” uyardı, anlaşılan. Paris Büyükelçiliği “temizliği” üstlenip, söylentiyi yalanladı.     

1 Temmuz’dan itibaren 400 civarında kültürel faaliyet “Gönülsüz Fransa”nın, öğrenmeye, tanımaya açık “Gönüllü Fransızlar”ına “Türkiye, Türkiyeler, Türklükler” sunacak. Herkese kolay gele... Kimbilir bakarsınız Fransızlar bu “Mevsim”in ardından, Türkiye’ye daha az Fransız olurken, Türkler de Fransa’ya Fransız bakmaktan biraz olsun kurtulabilirler. Kim diyebilmiş, “Arpa boyu yol gitmekle yollar bitmez” diye?

Uğur Hüküm (Cumhuriyet - 28 Haziran 2009)